27 Ocak 2014 Pazartesi

BENİ DÜNDEN DAHA ÇOK SEVERDİ

   Masallar  anlatırdı hem de en güzellerinden öyle güzeldi ki dinlerken uyuya kalırdım. Sonra bilirdim yanımdan kalkıp gitmeyeceğini  öyle güvenle öyle huzurlu uyurdum ... Arada gözlerimi açıp bakar da onu yanımda bulazsam nasıl sinirleneceğimi bilirdi ...
Bazen de şarkı söylerdi sesi pek güzel değildi ama ninni gibi gelirdi ...
Sesini yükseltmezdi bana hiç kıyamazdı kızamazdı .. 
Ben üzülünce benden çok o üzülürdü bilirdim ... 
Her şeyimi anlatırdım en yakın arkadaş bile bu kadarını dinlemeye katlanamaz bir sus be kızım derken o tek kelime etmezdi .. 
Hep duymak istediklerimi söylerdi .. 
Bilirdi çünkü gerçeklerden çok sevdiğimi hayalleri ... 
Susmaktan çok sevdiğimi konuşmayı .. Ben susunca çok korkardı ...
Ne oldu bile diyemez karşımda şebeklikler yapardı aklı sıra beni mutlu edip üzüldüğüm şey her neyse onu unutturacaktı ..yapardı da ...unuttururdu ... 
Sonra ne olmuştu sana diye sorardı örtemezdi üstünü ... Karşısına alıp saatlerce konuşurdu benimle ... Hep anlatacak bir şeyler bulurdu bana ... Benimle hayal kurmayı severdi içinde ben olan hayalleri severdi Her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatırdı ben de anlattıkları çizerdim boyardım bak yaptım derdim Yazardım ... 
Yazdıklarımı okurdu hep neden yazdın kime yazdın demezdi ... önemi yoktu belki başka birinden bahsederdim ama bilirdi hayal gücümün sonsuzluğunu nasıl olsa uydurmuşsundur sen derdi ... Hayatta kafasına benden başka hiç bir şeyi takmayan umursamazın tekiydi ama söz konusu ben olunca kimse duramazdı önünde ...
Sürprizleri çok sevdiğimi bilir hiç beklemediğim anda beklemediğim şeyler yapardı .. Ne zaman ağlasam kesin sonunda gülmekten ölür vaziyette bulurdum kendimi ... Asla öylece bırakmazdı beni 
Güçlü birimiydi  emin olamazdım hiç tek bildiğim benden daha duygusal olmadığı
Eğer yanımdaysa kesin gideceğim yere kadar beni bırakırdı ...yanımda değilse ben gideceğim yere varana kadar telefonda konuşurdu benimle ... 
Başıma bir iş gelse sanki koşup gelebilir gibiydi ...
En sevdiğim şarkıyı en sevdiğim yemeği ...sevdiğim renkleri ...nelerden hoşlandığımı benden çok daha iyi bilirdi .. benimle ilgili her sınavı geçerdi ... Öyle deli tanırdı beni .. Gözümden anlardı söylemek istediklerimi ... Elimi hiç bırakmazdı .. Benim elimi uzatmamı beklemezdi ... Sıkı sıkı tutardı ..Bilirdi öyle parmak uçlarıyla tutulan elleri sevmediğimi ...
Yanaklarımla, burnumla  oynamayı çok severdi ... ben kilo alınca bunalımlara girerken o sevinirdi yanaklarım çok tatlı oldu diye... Yanaklarımı ısırırdı ben de ona vururdum .. istediğim kadar  vurim hiç bir yeri acımazdı sanki ... Bana kendimi koruma taktikleri verirdi .. Böyle vuracaksın bak derdi ... kendi üstünde denetirdi ... Ben de hiç acımadan ne dediyse yapardım ... 
Tiyatroyu çok severdi benim gibi ... İki zıt kutup olmamıza rağmen tiyatro en büyük ortak noktamızdı ... Resim yapmama bayılırdı ...Dans etmemi sevmezdi sadece ...Başkalarının bana dokunmasına dayanamazdı ... Bizim bir şarkımız olsun diye düşünmedik hiç mesela işte bu şarkı bizim diye karşıma gelmişti .. Beni düşünmeye zorlamazdı ... Nereye gidelim diye düşünüp sonunda kavga etmezdik o zaten bilirdi ... Bir anda başka bir şehrin kafesinde otururken yanımda biterdi .. Ben de sanki onu bekliyormuş gibi boynuna atlardım ... Onun yanında ne düşünür acaba ne der diye kendimi değiştirmeme gerek kalmazdı çünkü bilirdim her halimle severdi ... saçlarımı kazıtsam bile ne kadar yakışmış o güzel yüzün ortaya çıkmış diyip sevinirdi ... Makyaj yapmamı saçlarımı boyatmamı hiç istemezdi .. doğal halimden daha güzelinin olmadığına inanırdı...
söz verdiği zaman  kesinlikle tutardı o yüzden çok istediği bir şey olduğunda söz ver derdim ... asla yalan söylemezdi ... Bilirdi yalanı sevmediğimi bilirdim yalanı sevmediğini ...
Çok güzel yemek yapardı ...Ben de çok güzel yerdim...
 Bir günden fazla küs kalmamız mümkün değildi çünkü bilirdi benim kızgınken  üzgünken uyuyamadığımı bu yüzden ne yapar ne eder beni mutlu eder öyle uyurdu ...
Giydiğim kıyafetlere çok da karışmazdı ama küçük kıskançlıkları da yok değildi ... aslında deli gibi kıskanırdı..kıskanınca sinirlenirdi .. ben de çok eğlenirdim onun bu haline ...bana çok karışmaya başladığında of bunaldım derdim biraz serbest bıraktığında benimle ilgilenmiyorsun diye kıyametleri koparırdım ...ama öyle alışmıştı ki bu durumu sorun olarak görmek yerine gülerdi hep ...
 Çok duygusal olmamı bile severdi ... Beni mutlu etmek için bir şey yapsa mutluluktan ağlardım ...Ne yapacağını şaşırır öyle kalırdı ...
 Sabahları mutlu uyanır akşamları gülerek uyurdum onun yanında ... Bilirdi en sevdiğim şeyin gülmek olduğunu ... ama hep kendimi üzecek bir şeyler bulduğumu söyleyip dururdu  ben kendimi mutlu edecek sebepler için yaşarken ...
Hep bugün vardı bizim için ... En güzel an beraber olduğumuz andı... Öyle zamanlarda kötü şeylerden bahsedip hiç canımızı sıkmazdık hep güzel şeylerden konuşur gülerdik ...
 Beraber dizi veya film izlemeyi severdik ...Ben romantik komedi ... O aksiyon korku dehşet saçan filmleri severdi ama beraber animasyon izlediğimiz de olurdu .. O sessizce  film izlerken ben sürekli yorum yapardım o bence bunu pek sevmezdi .. Ama benden şikayet etmek yerine arada bana katılırdı çünkü bir sus artık dese filmin sonuna kadar susup surat asacağımı bilirdi ...Maç izlicem diye ölüp biten bir tip değildi ama futbolla benden daha çok ilgilenince küçük bir sinir gelirdi  o sırada yanında değilsem ve o izliyorsa arar rahatsız ederdim çünkü benim o zaman konuşmam gerekirdi  tam o an önemliydi ... maçtan sonra sanki kıyamet kopacak hepimiz ölücez ben de konuşamadım diye üzülücem gibi gelirdi ...

 ...Beni öyle güzel tanırdı öyle güzel severdi ki ...
Ben de onu çok severdim ...Doğum gününe üç ay kala ne yapsam ne alsam diye heyecanlanırdım ... yıl dönümümüze bir sene kala başlardım ... İlişkinin ilk gününden itibaren onunla mutlu olduğum her anı yazdığım bir günlük tutmaya başlardım birinci yılımızda ben çok mutlu olurdum ama onun için okunması gereken bir kitaptan ibaret olabilirdi tabi ...
En sevdiğim çiçeğin olmadığını bilirdi ... onun aldığı ilk çiçeğin benim ömür boyu en sevdiğim çiçek olarak kalacağından emindi  biliyorum ... öyle de kaldı ...
Bugün sana bir sürprizim var der alır beni en sevdiğim yere götürürdü ... orada belki beş on dakika dururduk ama bilirdi beni nasıl mutlu ettiğini ...
Kapıyı çarpıp çıkma huyumu pek sevmezdi ... Ama gittiğimde de tutup kolumdan geri getirirdi beni çünkü bilirdi bir de neden arkamdan gelmedin diye surat asacağımı ... Hiç beni değiştirmeye çalışmazdı
Deliyle deli olurdu ...çok güldürürdü beni ...şapşalın tekiydi... sokakta el ele koşup dans edebilirdik korkmadan ...çok severdim her an beni şaşırtmasını ... oyun oynardık bazen ... el kızartmaca mesela ya da kim kime daha hızlı vurabilir hadi bakalım kim kimi düşürecek ..sen beni taşıyabilir misin .. beni omzuna alsana gibi ..kesin sonunda ben kızardım bir yerlerim acırdı düşerdim kafamı vururdum dizim acırdı .. o da hep kedi şeyini görmüş yara sanmış derdi ... daha çok sinirlenirdim ... sonra ikimiz de gülerdik ...Benimle yürümeyi çok severdi ...Biraz üşengeç biriydi .. hayır ya gayet de garfield gibi bir şeydi ama söz konusu ben olunca üşengeçliğini bir kenara bırakırdı...çünkü yürümezse benimle iki gün konuşacağımı bilirdi ..
Saçlarımı kurutmasını çok severdim
Ojemi sürmeyi beceremeyip her yere bulaştırmasını
Bana çikolata alıp al şunu ye de biraz tatlı ol demesini  severdim ...
Çünkü bilirdi şekerli şeyler yediğimde tatlı olacağıma inandığımı ...
Beni bunlarla severdi ... Çünkü bilirdi onu çok sevdiğimi ... Benim için çok seviyorum demenin seni ''sonsuz '' kadar seviyorum demek olduğunu bilirdi ...
Mutlu sonları sevdiğimi  ama bir sonun nasıl mutlu olabileceğini bir türlü anlamadığımı bilirdi ... mutlu olmak bitmeyen bir şey olmalıydı çünkü bana göre ...

26 Ocak 2014 Pazar

Bazen diyorum ki








Bazen diyorum ki
koşsam hiç durmadan nefesim yetse de denizin dibinde oturup kumdan kale yapsam
deniz kızı olmak istiyorum desem geçerken bana uğrayan bir dalgaya  hem güzel  hem de deniz ...
ya da bulutlu bir gece herkes soğuğun siyahını izlerken ben bulutların üzerinde kahvemi içip yıldızlara sorsam nasıl sıkılmadan her gece orada öylece duruyorsunuz diye
bazen kalbim olmasa diyorum ya da kalp böyle bize anlattıkları kadarla kalsa ...birini sevmek ondan vazgeçmek bizim irademizde olsa ...düştüğünde ellerin dizlerin acırken kanarken kalbinin acısını geçse de unutsan ....anlamıyorsunuz dimi ...işte ben de sizi bu kadar anlamıyorum ...
küçük bir taşa takılıp düşüyorsan orada dur sakın gitme...
nereye gidiyorsan                                      
geri dön evine
kapat gözlerini ve hayal kur ... düşünsene gitmişssin ..
bekleyin ...
ben gibi olmayın ..
izin vermeyin gururunuz kırılmasına ... çünkü herkesi affedersiniz bir gün ama kendinizi asla ....
çok kızıyorum kendime  hem de çok ...
öyle değer veriyorum ki ..
değiştiremiyorum kendimi ...
olsa keşke öyle bir şansım
ölmüş bir kelebeğe bile anlam yükleyebilecek kadar değer veriyorum
babam öyle bir sev demiş sanki
sanki demiş ki ömür dediğin küçük bir şey ...
sev mutlu ol ve öl
hatta derdim hep babama ya neden okuyoruz ki ben okula giderken mutlu değilim mutlu olduğum bir şeyler yapsam ...ne yapsan mesela demişti ...
resim yapabilirim mesela olmaz mı demiştim
evin içinde mutlu olmazdım sanki boğuluyor gibi olurdum hep çatıya çıkardım ...
küçükken pencerelerden daha kolay geçerdim sanki kapı gibi gelirlerdi
nefes alamazdım kapalı alanlarda çok fazla oturamazdım aynı yerde ...
balkona çadır kurardım orada uyur kalırdım
hep bir yerlere giderdim haber vermeden ...
hep beni aramak zorunda kalırlardı
şimdi yine aynı şeyi yapıyorum nefes almak için
çatıya çıkıp oturup ayaklarımın altına alıyorum evleri sokakları kedileri köpekleri insanları
evlerden daha büyük oluyorum ve uzaktaki sokak lambalarının ışıklarının geceleri ne kadar güzel oluğunu izliyorum ...
sol elimdeki yara geçti
sağ elim hala acıyor
dizimdeki yaraya bakmak bile istemiyorum
yarın sabaha geçicek belki ama ben neden olduklarını unutamicam ...izi kalsın istiyorum ilk defa
baktıkça hatırlatsın diye ....





9 Ocak 2014 Perşembe

SARI KELEBEK

    Sarı bir kelebek gördüm yerde... ölmüştü ..
Tek bir günlük ömrü vardı ve çoktan bitmişti ...
Öyle tatlıydı ki avucuma aldım ve ona dokundum parmak uçlarım onun bedeni oldu sanki...sonra bir kağıdın arasına sardım...belki de ona sarılamadığım içindi ...ama o kelebeğe öyle anlamlar yüklemiştim ki....
' o kelebeği bende görmüştüm . uçuyordu   o kadar güzeldi ki... ama artık o yok bedeni buradaysa da ruhu yok .. kim bilir belki ecelinden öldü. belki biri öldürdü üstüne basarak... ya da derdinden attı kendini birinin ayaklarının altına..'

 
Şimdi noluyor napıyorsun sen bu ne yine diyebilirsiniz
hemen açıklıyorum .. ben bu kelebeği 3 sene önce ekim ayında buldum aldım kağıda sardım sakladım hala da saklıyorum ... o an nasıl bir kafa yaşıyordum hiç bir fikrim yok ... ama inanmicaksınız hala duruyor ...bu yazıyı da o gün yazmışım ...
 evet kabul ediyorum o sadece bir kelebek ama siz küçükken kavanozda kelebek biriktirmediniz mi hiç ...

ÇOCUKLUĞUMA İNDİM

    



     Her şeyi her şeyi her şeyi  yazmak istiyorum ... kendimi bir odaya kapatıp günlerce çıkmadan aklıma gelen, konuşmak isteyip sustuğum her şeyi ...küfretmek isteyip, derin nefes alıp sakinleştiğim her anı anlatmak istiyorum ... çok alakasız olacak biliyorum ama felaket benim hayatıma geldiği zaman yedi ceddini toplayıp geliyor ... her şey güzel olunca da oohhh benden mutlusu yok yeter ki benim istediğim gibi olsun her şey...ilk yaz okuluna kaldığımı öğrendiğim gün geldi aklıma sanki kainatın sonu gelmişti benim için ...ki huyum kurusun bir şeyler benim istediğim gibi gitmeyince, değil ev şehirde tutamaz kimse beni ... moralim bozuldu ya ilk otobüsle gitmem gerek ... hayır otur totonun üstüne dimi ..yok arkadaş beni bağlasalar durmam...yine öyle oldu ...terminale gittim bulduğum ilk otobüse bindim...direk otobüs yok o saatte... aktarmalı gidicem çünkü gitmeyi kafaya koydum ... 
      şimdi bütün bunlar o yaz  okuluna kaldım diye mi .. hayır ... tamamen duygusal...kalbimin sesini dinleyip burnumun dikine gittim... ben o otobüse binmez olaydım ... bu arada annemlerin dünyadan haberi yok ben yola  mı çıkmışım nereye gidiyor muşum ...derken otobüsün arkası yanmaya başladı desem abartmış olmam ..şaka yapmıyorum ya .. 
       otobüsün içini anlatıyorum iki tane teyze bir tane çocuk gerisini söylememe gerek yok sanırım ... sanki kaçırılıyorum ..öyle bir atmosfer ... otobüste her türlü uyurum mutlaka yastığım olur ve bulurum ayaklarımı uzatacak yer ... derken ben uyumuştum ... otobüsün içi duman olmuş insanlar bağırıyor ve ben uyandım sonunda ... gayet sakin etrafa bakıyorum..kapıları açmaya çalışıyorlar kapılar açılmıyor ..ben hala inanılmaz sakinim ... neyse bir şekilde kapılar açıldı herkes indi...bir açıklamalar bir şeyler yapıyorlar dedim bir dakika ben geri dönücem vazgeçtim gitmiyorum... yok efendim şimdi yapılır  yok şöyle yok böyle ikna ettiler beni ... akşam oldu yok hala ... polisi aradım ...evet yaptım bunu ... bizim yapabileceğimiz bir şey yok dediler ... çok saçma, var yapabileceğiniz bir şey bana bir adet şarj aleti ve araba gerek acil geri dönmem lazım evde oturucam bir daha da dışarı çıkmicam ... babamı da arayamıyorum .. en son tatil dönüşü otobüste'' beni alın ben geri dönücem ''dediğimde Ankara da filandım sanırım çok panik olmuşlardı ...oturdum bekliyorum neyse otobüs tamam artık gidebiliriz dedi adam ... pardon dedim ! ben o otobüse binmem  ... orada ki iki teyze var ya onları da örgütledim ... bunlar da kocalarını kocaları da diğerlerini derken isyan çıkardım ... o otobüs yanıyordu , lan içinden duman çıktı gördüm ... içi de benzin kokuyor zaten ... azmin zaferi yeni bir otobüs geldi ve bindik artık yola çıktım... yine uyucam ama şarjım bitti ...telefon lazım bana dedim o kadar beklettiniz bizi burada ...adam bu anı bekliyormuş gibi çıkardı telefonu verdi ben de hattımı taktım artık iyim uyuyabilirim      Bu olayın üstünden aylar geçti annemlere ben bu durumdan hiç bahsetmemiştim ...ta ki bizim  eve polisler gidene kadar ... o gün de bütün sülalemin bizim evde toplanacağı tutmuş işte ... beni sormuşlar haliyle ... annem panik olmuş, sanki adam öldürdüm ... anne dedim ver bana memur arkadaşları telefonda konuşalım durumu anlayalım ...dosyamı buraya istedim ...savcıya dosya gitmiş ...ben bu güne kadar aldığım hiç bir numaranın hattını atmadım hepsini saklarım nedense çok saçma işte ama işe yaradı...aldım ben bunları yanıma gittim savcıya ... içeri girdim inanılmaz ciddi bir adam ... neyse oturdum ...konuştuk filan ..o bana telefonu fışt diye çıkartıp hemen veren adam var ya meğerse sabıka dosyası kabarık bir hırsızmış ... tabi ben de hattı telefona takınca telefon da çalıntı olunca benim de savunmamı almaları gerekiyormuş ..ben olayları hiç nefes almadan savcı amcaya anlattım, fotoğrafı teyit ettim ... evet dedim bu adam...atın bunu hapislere sürüm sürüm sürünsün inşallah ...savcı amcayla bir muhabbet ettik anlatamam ..kızı da iktisat mı okumuş işletme mi mezun olmuş sonra gitmiş bir de hukuk okumuş ... senin kadar konuşamaz dedi ... evet dedim ben biraz konuşurum.. kızını şikayet etti bana bir güzel .. ben de dinledim ... ayrılırken yine bekleriz hoşçakal modundaydık ... öyle işte çok uzun bir yazı oldu yine artık kısa kısa yazıcam diyordum ... arkadaşlarıma soruyorum okudunuz mu diye yok yaeee çok uzundu okumadık diyorlar iyi diyorum ne diyim ...yaşarken eğlenceli olmuyor ama anlatırken gülüyorum hala ... aslında bunu anlatmicaktım ben geçen yaz çalıştığım bir işi anlatıcaktım o gelmişti aklıma ...kafam nasıl karışıksa ..televizyon izliyorum hooop 1996 yılındayım 6 yaşımda Ankaradayım ..birinci sınıfa başlamışım  daha yeni ..dışarıda oynarken ayağıma çivi batmıştı bir damla gözyaşı dökmemiştim o geliyor aklıma ... sonra bir keresinde merdivenlerden düşmüştüm baya uzun bir merdiven bodrum katına doğru gidiyor kendimi yerde bulmuştum ... kimseye söylememiştim düştüğümü de kendi kendime dudak büküp kanayan bir yer varsa dursun diye beklemişimdir .. sonra yine tabi ki aylar sonra babam senin yürümene bir şey olmuş diyip doktora götürdüğünde ,doktor amca pat diye sen bir yerden mi düştün diyince biliyor mu acaba diye düşünmüştüm ... sonra mecburen söylemiştim... bacağım acıyor diye ölücem mi sandım nolduysa artık ... 
      Bizim sınıf  çok kalabalıktı  ...sınıftaki en yakın arkadaşlarım Pelin Buket Cem Sefa Teoman bir de Nazlı vardı tabi ama onu pek de sevmezdim... çalışkanlar tembeller bir de orta seviye diye üç bölümden oluşuyordu ... ne saçmaymış...oldu yok gerizekalılar ...beyinsizler  olsaydı bari ....
sınıf başkanı Pınardı minnacık bir kızdı yardımcı da Cem ...Cem de koccaman dev gibi şişman biriydi .. bir gün hoca derse gelmedi ... peki ben naptım sizce ... bütün sınıfı örgütleyip o zaman evlerimize gidelim dedim ...hiç kimseye sormadan izin almadan giyindik çıktık... tabi ertesi gün hoca sınıfa bir geldi ateş saçıyor etrafa çıldırmış sinirinden nasıl gidersiniz kim dedi size gidin diye yağdırıyor ... o durumda kalkıp diyemezsin ki '' ben dedim nolcak sen de derse gelseydin '' ...ben de sustum öyle ...devamı fena da şimdi onları yazasım gelmedi .       Bir gün erkek kardeşimle oyun oynuyoruz artık nasıl oynuyorsak ben hangi çizgi film kahramanıysam çocuğun gözüne yumruğu indirmiştim ...mosmor olmuştu gözü ... ondan çok ben ağladım çünkü akşam babama ne dicem ... hayır hiç bir mazeretim de yok oyun desen öyle oyun mu olur dicek ... ama benden intikamını yıllar sonra almıştı ... tekvandoya başlamıştı benim üzerimde uygulamaya kalktığı için babam onu kursttan aldı ... yine böyle şakalaşırken ...evde koşturuyoruz filan ... gitti çalışma odasına kapıyı da kilitledi ... ben de sinirlendim kapıya bir vurdum ... kapı kırıldı ... valla billa kırıldı ya ...komple yere indirmedim tabi ama yarısı indi .. deli gücü var sanırım ... korkuyorum kendimden bazen ... çok komik mesela şimdi anlatınca ,ama o gün geçerli açıklamam neydi bilmiyorum ... abla olmak zor ama bütün suçu atabileceğin kardeşlerin varsa bir nebze güzel... zaten evde abla gibi değilim ki ... hep keşke en küçük ben olsaydım derdim..en küçük kardeşime neler yapardım ... niye doğdun ki sen annem seni sevmiyor ...ben senden kaç sene önce doğdum sen biliyor musun diyip kızı salya sümük ağlatırdım ...
 çok alakasız yerlere geldim nerden geldim diyip başa dönüp bakamicam tabi ki her zaman olduğu gibi saçma bir başlangıç ve son oldu .... ben nere
den çocukluk anılarıma daldım hem anı değil bunlar başka bir şey ... günlüklerime yazmadığım halde unutmadığım şeylerde oluyormuş demek ki ... çok komik şeyler geliyor aklıma  ...

5 Ocak 2014 Pazar

NOT

Merhaba

her şey yolunda ben çok iyiyim ama insanlar çok garip ..
diyebilirsiniz ki evet sen çok normalsin tabi insanlar garip sen çok akıllısın da herkes saçma ...
evet aynen de böyle durum ... demeyi çok isterdim ama ben kendimi eleştirebilmeyi öğreneli çok oldu ... mükemmelim demedim sonuçta ....
Önce izliyorum... sorguluyorum ... çok yakın arkadaşlarım var ve gerçekten arkadaşlığın ne demek olduğunu ne demek olmadığını öğrenecek kadar  yaşadım ... insanların birbirini kullanmasına asla katlanamıyorum ... böyle insanlara asalak diyoruz mesela ... yalana dayanamıyorum ve gerçekten bu yalan söyleyen insan eğer zamanında karşıma geçip de yalan söyleyen insanlarda nefret ederim asla yalan söylemem dediyse bu insanın gözü kapalı ayakta bin tane yalanına şahitlik etmekten nefret ederim... karşıma geçip zamanında canım bak olay bu diyen ve her şeyi bana anlatan dikkat et diyen arkadaşım haklı çıktın diyorum gerisini sen anla ... çok kısa bir süre de hayatıma o kadar gereksiz insanlar aldım ki ... çalıştığım ortamlarda mecburen tanıştığım kızlar ... yaşadığım alanı paylaşmak zorunda olduğum insanlar ... herkesin çirkin bir yüzü vardır ama kiminin gerçek yüzü çirkindir kimi de sadece hakedene ... bu farkı anlamak benim zamanımı aldı ... ben hiç bir gruba dahil olmayı savunmadım ki bir gruplaşma olsun benim hayatımda ... hep dediğim olay yalnız kalmayı bile başaramayan bir insan benim arkadaşım olmasın ya...önce tek başıma bir'' insan'' ol ...






Çiçek gibi bir ay olsun diye

Yağmur yağıyor diye açtım camları,  Soğuk diye çıktım dışarı Bir bardak çay, yanında bir tutam çiçek , çayıma da bir dilim limo...