25 Temmuz 2012 Çarşamba

Eskiler Aşktır

teknolojiyi sonuna kadar sömüren bir o kadar da eskiye aşık bir kız olarak yazıyorum bunları... hangisi dersen hep eskiden yanayım aslında bazen yaşadığım zamana ait olmadığımı düşünmüyor değilim ruhum genç yaşım genç ama 45liklere bayılıyorum eski telefonlar eski fotoğraf makineleri eski resimler eski kıyafetler çiçekli böcekli basma etekler gömlekler şapkalar gözlükler saatler eski aşklar ... masum olan her şey aslında insanların aklının kurnazlığa kötülüğe ermediği zamanlar hani siz hatırlarsınız belki o zamanı yaşayamamış ama babaasının yaşadığı zamana aşık büyüyen bir kız olarak söylüyorum .her ergen genç gibi ben de zaman zaman demişimdir herhalde anneme babama hatta annaneme sizin zamanınızda öyle olabilir ama şimdi değil lütfen şu kafadan kurtulun . aslında en güzel zamanlarmış tabi konudan konuya da değişir  her konuda öyle olduğunu düşünmüyorum ama şimdi bu yazıyı daktiloda yazmayı tercih ederdim küçükken dedemin daktilasunda yazardım yeşildi rengi... çok severdim sanırım ordan karar vermişim yazar olmaya ...en azından bunları yazarken yanımda yanan mumlar ve masa lambası çelişkimin kanıtıdır ... her ikisiyle yaşamaya çalışıyorum naparsın ...
   İstanbula zaten aşıktım en son gitmemde daha da aşık oldum ... Çukurcumaya gittim sanki benim için yapılmış her yer işte burası dedim ya koskoca İstanbulda gitmediğim bir sürü yer var belki ama en sevdiğim orası olacak yani eminim ... hemen hemen her yere girip kıyafetlere resimlere fotoğraf makinelerine dokunmuşumdur yüzümdeki mutluluk görülmeye değerdi doğrusu ... kendimi buldum ... eski kitaplara da aşığım mesela eskiden kastım ikinci el mümkünse içinde yaşanmışlık olsun ... hayat o kadar güzel ki sadece beni bilmek yetmiyor her şeyi herkesi öğrenmeli gibiyim ... altını çizerim kitapları okurken benim okuduğum kitabı tertemiz bulamazsınız altı çizilmiştir ve yanına notlar alınmıştır ... o notlar belki okuduğum kitapla alakalıdır ya da okurken aklıma biri ya da bir şey gelmiştir ölümsüzleştirmişimdir... hatta kütüphaneden aldığım kitaplara bile bunu yapıyorum huyuym kurusun böyleyim işte . mesela eski şarkılar aşktır en azından sözlerinde ''Honki ponki tonino'' gibi anlamsız sözler olmadığı gibi bunun anlamsız olduğunu söyleyen sözler de yoktur ... yazdığın şeyin arkasında dur dimi saçmalıyorsun kabul et acil bir şarkı gerekliydi saçmalayalım insanlara saçma olduğunu da söyleyelim ki ayaküstü yazılmış şeyler olduğunu düşünmesinler dediklerini sanıyorum ...
  tüm bunları yazarken en yakın arkadaşın arar ve ona iki günde nasıl dünyanın en mutlu insanı olursun gibi engin bilgiler vermekte güzeldir aslında ... arkadaşlarıma gerçekten çok değer veririm hayat bazen arkadaşlarımı seçme fırsatı vermedi bana işte o zamanlar yaşadıklarım insanların ne kadar bencil kötü olduğunu ve kelimeleri nasıl acımasızca kirlettiğini gösterdi bana ... şimdi seçiyorum canımı yakana katlanacak gücüm kalmadı ... çünki insanlar bencil gerçekten böyle... ben gülümsememi haketmicek insanlara bile gülümsemek istemiyorum artık .. insanlara zayıf noktaları gösterdiğin an sana kucak açmazlar kırarlar  o sökük paspal ipte kalan son teli de ... '' kötü ol sen de acıma '' gibi laflara öyle tokum ki milyon kere duyup hiç uygulayamamışımdır ...çünki bunlar cümlelerle olacak iş değil insanın kişiliğini kolay  değiştiremezsin iyi vardır kötü vardır sen kötüye ne kadar yapma desen de adam kişiliksizin önde gideniyse hayattan hiç bir beklentisi yoksa hiç yorma kendini daha silleyi yememiştir canı öyle bir yanmalı ki akıllansın tabi ters etki etmiyeceğine söz veremem hayatın bu gibi davranışları onu daha da hırçınlaştırabilir bu da büyük bir sorundur hayatta hiç bir şeyi deneyim olarak görmicek kadar çocuktur  ki çocuklar bile bir şeylerden ders alırlar düşünemeyen yaratıklardan bahsedip onları da rencide etmek istemem ama öyledir ... yüzüm hep güler mesela gülmeyi kendime alışkanlık edinmiş olabilir ama insanları sildiğim zaman gerçekten silerim özür dilemenin bir erdem olduğunu düşünenlerdenim ve eğer birini kırdıysam ve haksızsam gurur da yapmam ... ama kırıldıysam gelmem ... haketmiyosa belki dururum belki durmam işte o konuda söz veremiyorum duygularım genelde ağır basar ... harika bir polyanna olabiliyorum mesela ... uç noktalarda olmak huyumdur mutluysam ölümüne mutsuzsam genelde yanlız olmayı tercih ediyorum en yakın arkadaşlarım hariç ki bunu hakeden çok az insan olduğunu düşünüyorum benimle ağlayabilmeyi başarıcak benimle gerçekten ben mutlu olduğum için mutlu olabilcek ... burda bile aslında birileri düşünülür aman yanlız olayım da kimseyi üzmim ... falan filan gibi ..
 şurası gerçek konu bütünlüğünü genelde sağlayamam bu da öyle bir yazı olmuş olabilir ama sonuç itibariyle kelimelerden cümle cümlelerden paragraf oluşturmak gibi etkinlikleri severim

Bu arada Sentetik Sezarı görmenizi tavsiye ediyorum eğer benim gibi eskilerden hoşlanıyorsanız bayılacaksınız hatta çıkmak istemiceksiniz https://www.facebook.com/sentetiksezarvintageshop
nokta.

Sümeyra Özdemir

17 Temmuz 2012 Salı

En sevdiğim..

..Ne vardı şimdi ırmak kenarında yeşillik bir yerde olsam sonra bisiklet sürsem ama hiç yoruldum bunaldım demesem rüzgar öyle güzel esse... sonra köprüde oturup ayaklarımı aşağıya sarkıtsam köprünün öbür tarafına geçip atlasam nolur ki desem gülsem saçlarımı savurup fotoğraflar çekinsem acıksam ve güzel bir köy kahvaltısı yapsam ...ooff çok yedim diyip rüzgarda uçusan beyaz bir elbise giyip güzel bir yürüyüşe sesimin sınırlarını zorlayan şarkılar söylesem kimse sus demese ...ben hayat çok güzel diye bağırsam karşımdaki dağ tekrarlasa...ve akşam güneşin vedalaşmaları sevmeden gidişine tanıklık etsem ...gökyüzüne sanatçıların en harikasının çizdiği o mükemmel tabloyu hayranlıkla izlesem ... sonra bir ağacın dalında yaprak olsam susayıp su içsem sabaha çiçek açsam ... gece oldu şimdi gözlerimi kapatmak istemiyorum sadece yıldızların günü özletmeyişine aşık koluyorum ... burdan onları izlemek mi güzel yoksa bir yıldınız üstünde oturup olduğum yerimi izlemek mi karar veremedim ... bu yüzden bir resim çizsem konuşmak istediğim her şeyi anlatsa ... tüm renkler olsa ... bir yağmur damlası düşse saçlarıma ıslansam yanaklarımdan aksa damlalar ve sen uykundan uyanıp silsen ... şehrin bencilliğinden insanların ruhsuzluğundan kurtulmak en güzeli olurdu ... düşünüp hayaller kursam ve bir dilek tutsam ...

 düşüncesi bile beni mutlu etti işte bu anın tadını çıkardım ...hayal kurmayı bu yüzden seviyorum mutlu oluyorum tek başımayken bile ...illa birileriyle yapmaya karar verip fırsat bulunamayan etkinlere gerek yoktur aslında ...bazen kararlaştırarak olur bazen de hadi dersin ...aslında en güzeli de budur o an olmak istediğin yere kimse gelmese de koşarak gitmek kendinden vazgeçmemekdir ...

 
  ve papatyalardan kendime taç yapsam en sevdiğim.
  ve bir avuç kelebeğe ömrümden bir gün teklif edip gökyüzüne bıraksam ...

Çiçek gibi bir ay olsun diye

Yağmur yağıyor diye açtım camları,  Soğuk diye çıktım dışarı Bir bardak çay, yanında bir tutam çiçek , çayıma da bir dilim limo...