14 Kasım 2012 Çarşamba

Sıradaki soru sana gelsin

En olmadık zamanlarda oturup bir şeyleri kafama takmalarıma bitiyorum ...buluyorum ya... ilgilenmem gereken önemli bir şey varken ben düşünüyorum neden öyle oldu neden böyle dedi daha bir sürü şey ... ama yok ben hiç bir şeyi takmam aman umrumda diil modunda yaşayan kimsenin suratına bakıp ağlamayan en ağlanacak yerde salak salak sırıtan bir şeyim şey yani hani varya böyle anlamsız işte ...kelime dağarcığım bunlardan ibaret sonra yazdıklarımı okuyan ergen gençler ne atarlı bir abla bu diye konuşuyorlar öyleyim kardeşim kapıyı çarpıp şu saatte evden çıkıp çıplak ayakla yürümek istiyorum mesela üşiyim de kendime gelim dimi daha güzel öksürürm o zaman zaten sesim bana ait değil başka birini seslendiriyor gibi hissediyorum.... kendimi unutup kim konuştu diye etrafa bakıcam artık o moddayım ...en sınav zamanlarında resim yapmak ve dans etmek istiyorum canım sıkılıyor kendime sade kahve yapıyorum ardından orta ve şekerli kendi falıma bakıp yarın ki sınavda ne soru çıkar diye görmeye çalışıyorum ben yapıyorum bunu öyle bir kafa yaşıyorum...sevgili günlük işte gün bugün diye başlayan cümleme onun bile kalbi olsa dayanmaz hiç bir edebi yönü olmayan yazılarımla da ortalıkta ben yazıyorum diye dolaşıyorum aman ne güzel iyi ki yazıyorsun da nasıl bir saçmalıktan ibaret olduğunu anlayıp sana yaklaşmıyoruz diyen insanları da duyuyorum ben 9. soruda kaldım bu arada hocanın sorularını beğenmeyip kendi çıkardığım soruları cevaplıyorum bu da bir mesele tabi ...

14 Ağustos 2012 Salı

  
Tek başınayken daha kalabalıkmış gibi ama kalabalıkta daha rahat yalnız kalıyorum sankikendimi dinlemiyorum sanırım kalabalıkta etrafı izliyorum kaçıyor gibi hissediyorum kendimi şu an bana yaşattıklarının iki katını yaşasınlar inşallah diyorum ki anlasınlar diye ama öyle komik geliyor ki insanlar nasıl gözümden düşüyor su gibi akıp gidiyor … yazık diyorum sadece yazık geçip karşıma hiçbir şey olmamış gibi pişkin pişkin gülebiliyorlar … şu an kaçabildiğim en uzak yer sanki burası gibi aslında daha da gitmek istiyorum neresi olursa gitmek istiyorum sadece gitmek şu an aslında bunu yapabilirim şu deli cesaretimle şu sinirimle her şeyi yapabilirim … ama ben oturmalıyım yerimde  çünkü şiddetli baş ağrım otur oturduğun yerde diyor  tek başıma dört kişilik yerde oturmak da güzelmiş bunu anladım … türk kahvesi tek başına içerken de zevkli bence kendi falıma kendim bakar hep güzel şeyler görebilirim …karar verdim roman yazamaya kesin karar verdim bu hayat bana bunu emrediyor.dün gece hiç uyumadım o gün saat bir de uyandım sanırım ya da 11 de uyandırıldım  uyumuyorum  30 saatir uyumuyorum tam gece uyumaya karar vermiştim kalkmama iki saat kala …işte o zaman da tüm şeyler aklıma geldi küfür dolu şeyler yazmak üzere kalktım yatağımdan ve zaten uyumaya karar vermeye vakit kalmamıştı ki iş vaktim geldi kötü ayrılığın da ölümün de …
ölüm!!! Soğuk buz gibi nasıl bir histir o …kaybetmek … günler geçiriyorum tıpkı ---olduğu gibi o zamanlardaki gibi olmasın diye hep çok uğraşıyorum ama olmuyor ellerimi bu tuşlardan alamıyorum anlatacak çok şeyim varmış gibi hiçbir şeylikte dinlediğin şarkılara aldanma--- diyorum kendi kendime ama hiçbir şey yaşanmadan kolay kolay yazılamaz belki de ben çok iyi bir yazar olacağım işte bu yüzden bunları yaşıyorumdur ..ama ben her şeyin en acısızını isterim
… sen aslında şimdi yaşasaydın, yanımda olsaydın böyle olmazdı …
sen öldün ben ölüme ilk kez seninle daldım 
her yıl ölümünde yüzüm toprağa bakıyor
ellerim toprak kokuyor
çiçek bahçesi ayakkabılarım
kokum sen
 tenim bembeyaz bir gökyüzü
dudaklarım kan kırmızı
belki de hayat senin yanındır nasıl desem burası yalan biliyorsun sen de…
biliyorsun sen bu yüzden gitmedin mi zaten …
…sana melek tacı ve beyaz çok yakışırdı !
biliyor musun aslında sana benzer  yanlarımda
en az senin kadar güzelim …
gözlerim senin gördüğün kadar ela
…saat p ile başlıyordu
 günlerden  1 i 5 geçiyor olabilir .
pazartesiyi Cuma geçe geceye sen kala öldün …
her hoşça kala ağladık biz
sulu gözlerinin son yemini mutluluk gözyaşların olsun …
 bir sır gibi gittin …
nedensiz sandı herkes ama nedenleri aramadan sizleri kelimelere ek gördüler layığı bu sandılar
mobilyaları severdin sen benim kadar renkli olsun isterdin her şeyin
hayatı renkli pencerelerinde izlerdin 
erken  zamanda bir yolculuk hayalin vardı biliyordum …
 çok güzel bir yere gideceğim demiştin
…benden istediğin bir şey var mı demiştin
Beyaz , etekleri uçuşan ,içinden kayıp gitme hissi veren koşarken benden sonra gelen …elbise demiştim
beyazı çok severdim bilirsin …
aşkın rengi kim demiş kırmızı diye
yalan
aşk beyazdır
 aşk masumdur
beyaz tüm güzelliklerin rengidir …
benim rengimdir …
her şeyde vardır biraz…
koyu mavinin gündüzünde
yeşilin çimeninde
denizin turkuazında…
sanki bir simge gibiydi beyaz ….
hayatı beyaza boyabilirdik biz …
ben her renge bir beyaz katar siyahı bile gri yapardım …
pembeye toz katan benim mesela
toz pembe hayaller benim eserimdi …
uyumamak için içtiğin kahvenin uykunu getirmesine bayılırdın
… çilek kokulu mumları senle sevmedik mi…
aslına en sevdiğin şey vişneydi …
dalından koparılan vişne teninde tat bulurdu sanki kulağına takar dünyanın en güzel hatunu gibi gezmeyi severdin …
hiç görmedim gökyüzüne bakmadan bitirdiğin bir geceyi …
gitarın telini severdin sen … sadece tellerine dokunmayı severdim işte ben bu yüzden
…her yazdığım şarkının bir hikayesi olduğunu kimse bilmezdi …
her satır yaşanarak yazılırdı bize göre…
acısı da tatlısı da bizim hayatımızdı …
konuşmayı çok severdin
Susmak ölüm gibi bir şeydi senin için ki sen sustuğunda ben arkama baktım ve sen toprağı seviyordun…
gökyüzünde çizdiğin meleği yolladığını söylemiştin giderken
her korktuğumda gökyüzüne bakıyorum şimdi…
yüz doksan dokuzdan sonra gelen iki yüzden başka İKİ YÜZ bilmedin sen …
neysek oyduk …neysem oyum içim dışım bir diyen insanlara inat biz olduğumuz kadardık …
Her şey anlaştığımız gibi bende ama insanlar senin anlattığın kadar kötü değil daha da kötü …geçenlerde bir yazı okumuştum kötü insan yoktur Allah ın yarattığı hiçbir şeyde kötü yoktur  ahmak insan vardır…
böyle bir dünyaya fazlayım sanki  sonunu bulup atlamak istiyorum
gökyüzünde bir buluta rengarenk bir ev kurup orda yaşamak istiyorum …
sen de çok seviyordun yolculuk yapmayı en az benim kadar …
şarkılar söyleyerek  saçlarımızı  rüzgara bırakırdık…
onların aşkına inandık biz aşkın  tenine dokunmak gibiydi saçlarınla rüzgara dokunmak….
ağlarken dudaklarımı büküşüm  komik gelirdi de o yüzden mi susturmazdın beni…
geldin işte aklıma geldin …
bu kış çok çetin …
bu kış bana beyaz …
bu kış yaprak bile bana inat…
gökyüzünde yüzüm…
her gün aynı sokakta farklı şeyler arıyorum …
mesela şarkı bittiğinde üzülmüyorum…
insanları dinliyorum …
maalesef ki onların yüzlerine bakıp  hayatlarını okumayı öğrendim..
istemeden öğrendim…
bakışlarda ki kini gördüm …
çocukların yüzüne bakmayı sevdim en çok …
masumiyeti sevdim ben …
nefreti öğretmeyi unutmuş babam bana …
’’senin yerinde olsam ‘’ la başlayan cümleleri sevmezdik biz meleğim…
Sevmezdik …çünkü insanlar kelimeleri yerli yerinde kullanmazdı …
 Gözlerimin rengini neden mavi değil diye bunalıma giren ben en azından gözlerim var diyip  şükrederdim …
üzmeyi sevmedik …
 düşünceden bahsederdi insanlar kendilerinin ne kadar düşünceli olduğunu anlatırlardı bize …
 ‘’ kimse bizim kadar düşünceli olamaz’’ derlerdi  bizi de kendilerine dahil edip …
düşünmek tek bir kişiyle olmazdı ki …düşünmek menfaat  içinde olmazdı …öğretemedik …biz olmadık ki hiç bizden başkasıyla…
Her geceye güneş açsın diye beklerdim ...
bir elbise düşün benim rengimde…tülden … upuzun …en sevdiğim çiçekten ‘’sevgili’’…hala yok bu ara
da benim en sevdiğim çiçek …
İnsanlar ölümden bahsediyorlar gülümseyerek…
İçimden ağlıyorum onlara…
İçimden susuyorum …
Suya kanmışım ben diyemiyorum …
Yaprakların damarlarından akıyorum …
Yağmura doyamıyorum …
Zamana paylaşıyorum  seni…
Saniyelere günleri adıyorum …
Sıradaki dakika sana gelsin  diyorum …
Ve o dakikayı dünyanın en mutlu insanı benmişçesine yaşıyorum …
Saat  23:25
Bu gün bitmek üzere …
Çok eğlendim bu gün yağmurda ıslandım mesela …
Otobüsüm duran araca çarpma teşebbüsünde bulundu ...
Ben çok sakindim …
İnsanların yüzlerinde ki endişeyi gördüm …
Ölümden nasıl da korkuyorlar …
Ama hala hayatın her dakikasını çiğnemeden yutuyorlar …
Değerini bile bilmiyorlar ki yağmurun
Bilmiyorlar ki yağmurda kabul olan duaları ...
Bilmiyorlar her damlanın bir meleğe ait olduğunu …
Bilseler ne değişirdi bu klişeleşmiş hayatlarda ….
Şu bende ki dünyayı değiştirme isteğini napmalıyız dersin …
İnsanlar hayatındakilerin değerini kaybettiklerinde anlıyorlar meleğim…
Sözcükler  beş para etmiyor …
Bana gülümseyen her yüzü  yine gerçek  sanmış rolü yapıyorum …
Ama merak etme biliyorum …
Her şeyin farkındayım …
Ben yine her kitabın altını çizerek okuyorum …
Yeni bir defter aldım yine …
Kızacaksın biliyorum yarım kalan defterlerini neden tamamlamıyorsun diyeceksin bunu da biliyorum …
Ama bu başka …
O an yanımda olmalı …
O an ne söylemek istiyorsam ona yazmalıyım ..bilirsin bazen susmak gerekir…
Ve sen bilirsin benim sessizliğimin ürkütücülüğünü…
Bittiği zaman bitmiştir mantığını zamandan aldım …geçen zamanı bana geri getiren herkese benden pamuk helva …
İnsanlar yalnız kalmamak için kendi benliklerini satıyorlar  üç kuruşa …
Beş kuruşa …
Sevmiş gibi yapıyorlar …
Birbirlerini kullanıyorlar …
İşte bunları görünce  vurup kapıyı yanına gelesim geliyor…
Dünyayı da insanlardan  fırlatıp atmak istiyorum …
Meleğim …
Bu gün yanımda olmalıydın …
Bu gün bitti …
Seneye gelirsin belki … ben sana hep yazıcam …
Dünya sana yeniden gelecek …
Sen yeniden nefes alacaksın …
İstanbul da küçük bir kız gördüm …bir buçuk yaşındaymış ona gülümsedim önce yüzüme boş boş baktı sonra o da gülümsedi
…insanlarda ki telaşa inat o öyle güzel gülümsüyordu ki hayata  öyle temiz bakabiliyordu ki önünden geçen tabutun anlamını bilmiyordu henüz
Küçükken kardeşime ağlama numarası yapardım ağladığımı görünce o da ağlardı …
Hayatın intikamı gibi şimdi ağlayan birini görünce dolan gözlerim!
Sadece gülümse bence…gülmek sana yakışırken...
Ama küçük şeylerden mutlu olmak bu hayata göre değil …
Hangi zamandan geldim bilmiyorum…ama o zamana geri dönmeliyim ya da geç kaldığım hayata koşmalıyım…
Hiç kızma vakit bulamıyorum…
Zamana baksana bir telaş bir koşturma …
Hem daha hiçbir şeyden vazgeçmiş değilim …
Daha yeni başlıyoruz ...
Belki beni anlattım kim bilir … ~geçen sene 19 aralık gece saat 00:bilmemkaç ~

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Eskiler Aşktır

teknolojiyi sonuna kadar sömüren bir o kadar da eskiye aşık bir kız olarak yazıyorum bunları... hangisi dersen hep eskiden yanayım aslında bazen yaşadığım zamana ait olmadığımı düşünmüyor değilim ruhum genç yaşım genç ama 45liklere bayılıyorum eski telefonlar eski fotoğraf makineleri eski resimler eski kıyafetler çiçekli böcekli basma etekler gömlekler şapkalar gözlükler saatler eski aşklar ... masum olan her şey aslında insanların aklının kurnazlığa kötülüğe ermediği zamanlar hani siz hatırlarsınız belki o zamanı yaşayamamış ama babaasının yaşadığı zamana aşık büyüyen bir kız olarak söylüyorum .her ergen genç gibi ben de zaman zaman demişimdir herhalde anneme babama hatta annaneme sizin zamanınızda öyle olabilir ama şimdi değil lütfen şu kafadan kurtulun . aslında en güzel zamanlarmış tabi konudan konuya da değişir  her konuda öyle olduğunu düşünmüyorum ama şimdi bu yazıyı daktiloda yazmayı tercih ederdim küçükken dedemin daktilasunda yazardım yeşildi rengi... çok severdim sanırım ordan karar vermişim yazar olmaya ...en azından bunları yazarken yanımda yanan mumlar ve masa lambası çelişkimin kanıtıdır ... her ikisiyle yaşamaya çalışıyorum naparsın ...
   İstanbula zaten aşıktım en son gitmemde daha da aşık oldum ... Çukurcumaya gittim sanki benim için yapılmış her yer işte burası dedim ya koskoca İstanbulda gitmediğim bir sürü yer var belki ama en sevdiğim orası olacak yani eminim ... hemen hemen her yere girip kıyafetlere resimlere fotoğraf makinelerine dokunmuşumdur yüzümdeki mutluluk görülmeye değerdi doğrusu ... kendimi buldum ... eski kitaplara da aşığım mesela eskiden kastım ikinci el mümkünse içinde yaşanmışlık olsun ... hayat o kadar güzel ki sadece beni bilmek yetmiyor her şeyi herkesi öğrenmeli gibiyim ... altını çizerim kitapları okurken benim okuduğum kitabı tertemiz bulamazsınız altı çizilmiştir ve yanına notlar alınmıştır ... o notlar belki okuduğum kitapla alakalıdır ya da okurken aklıma biri ya da bir şey gelmiştir ölümsüzleştirmişimdir... hatta kütüphaneden aldığım kitaplara bile bunu yapıyorum huyuym kurusun böyleyim işte . mesela eski şarkılar aşktır en azından sözlerinde ''Honki ponki tonino'' gibi anlamsız sözler olmadığı gibi bunun anlamsız olduğunu söyleyen sözler de yoktur ... yazdığın şeyin arkasında dur dimi saçmalıyorsun kabul et acil bir şarkı gerekliydi saçmalayalım insanlara saçma olduğunu da söyleyelim ki ayaküstü yazılmış şeyler olduğunu düşünmesinler dediklerini sanıyorum ...
  tüm bunları yazarken en yakın arkadaşın arar ve ona iki günde nasıl dünyanın en mutlu insanı olursun gibi engin bilgiler vermekte güzeldir aslında ... arkadaşlarıma gerçekten çok değer veririm hayat bazen arkadaşlarımı seçme fırsatı vermedi bana işte o zamanlar yaşadıklarım insanların ne kadar bencil kötü olduğunu ve kelimeleri nasıl acımasızca kirlettiğini gösterdi bana ... şimdi seçiyorum canımı yakana katlanacak gücüm kalmadı ... çünki insanlar bencil gerçekten böyle... ben gülümsememi haketmicek insanlara bile gülümsemek istemiyorum artık .. insanlara zayıf noktaları gösterdiğin an sana kucak açmazlar kırarlar  o sökük paspal ipte kalan son teli de ... '' kötü ol sen de acıma '' gibi laflara öyle tokum ki milyon kere duyup hiç uygulayamamışımdır ...çünki bunlar cümlelerle olacak iş değil insanın kişiliğini kolay  değiştiremezsin iyi vardır kötü vardır sen kötüye ne kadar yapma desen de adam kişiliksizin önde gideniyse hayattan hiç bir beklentisi yoksa hiç yorma kendini daha silleyi yememiştir canı öyle bir yanmalı ki akıllansın tabi ters etki etmiyeceğine söz veremem hayatın bu gibi davranışları onu daha da hırçınlaştırabilir bu da büyük bir sorundur hayatta hiç bir şeyi deneyim olarak görmicek kadar çocuktur  ki çocuklar bile bir şeylerden ders alırlar düşünemeyen yaratıklardan bahsedip onları da rencide etmek istemem ama öyledir ... yüzüm hep güler mesela gülmeyi kendime alışkanlık edinmiş olabilir ama insanları sildiğim zaman gerçekten silerim özür dilemenin bir erdem olduğunu düşünenlerdenim ve eğer birini kırdıysam ve haksızsam gurur da yapmam ... ama kırıldıysam gelmem ... haketmiyosa belki dururum belki durmam işte o konuda söz veremiyorum duygularım genelde ağır basar ... harika bir polyanna olabiliyorum mesela ... uç noktalarda olmak huyumdur mutluysam ölümüne mutsuzsam genelde yanlız olmayı tercih ediyorum en yakın arkadaşlarım hariç ki bunu hakeden çok az insan olduğunu düşünüyorum benimle ağlayabilmeyi başarıcak benimle gerçekten ben mutlu olduğum için mutlu olabilcek ... burda bile aslında birileri düşünülür aman yanlız olayım da kimseyi üzmim ... falan filan gibi ..
 şurası gerçek konu bütünlüğünü genelde sağlayamam bu da öyle bir yazı olmuş olabilir ama sonuç itibariyle kelimelerden cümle cümlelerden paragraf oluşturmak gibi etkinlikleri severim

Bu arada Sentetik Sezarı görmenizi tavsiye ediyorum eğer benim gibi eskilerden hoşlanıyorsanız bayılacaksınız hatta çıkmak istemiceksiniz https://www.facebook.com/sentetiksezarvintageshop
nokta.

Sümeyra Özdemir

17 Temmuz 2012 Salı

En sevdiğim..

..Ne vardı şimdi ırmak kenarında yeşillik bir yerde olsam sonra bisiklet sürsem ama hiç yoruldum bunaldım demesem rüzgar öyle güzel esse... sonra köprüde oturup ayaklarımı aşağıya sarkıtsam köprünün öbür tarafına geçip atlasam nolur ki desem gülsem saçlarımı savurup fotoğraflar çekinsem acıksam ve güzel bir köy kahvaltısı yapsam ...ooff çok yedim diyip rüzgarda uçusan beyaz bir elbise giyip güzel bir yürüyüşe sesimin sınırlarını zorlayan şarkılar söylesem kimse sus demese ...ben hayat çok güzel diye bağırsam karşımdaki dağ tekrarlasa...ve akşam güneşin vedalaşmaları sevmeden gidişine tanıklık etsem ...gökyüzüne sanatçıların en harikasının çizdiği o mükemmel tabloyu hayranlıkla izlesem ... sonra bir ağacın dalında yaprak olsam susayıp su içsem sabaha çiçek açsam ... gece oldu şimdi gözlerimi kapatmak istemiyorum sadece yıldızların günü özletmeyişine aşık koluyorum ... burdan onları izlemek mi güzel yoksa bir yıldınız üstünde oturup olduğum yerimi izlemek mi karar veremedim ... bu yüzden bir resim çizsem konuşmak istediğim her şeyi anlatsa ... tüm renkler olsa ... bir yağmur damlası düşse saçlarıma ıslansam yanaklarımdan aksa damlalar ve sen uykundan uyanıp silsen ... şehrin bencilliğinden insanların ruhsuzluğundan kurtulmak en güzeli olurdu ... düşünüp hayaller kursam ve bir dilek tutsam ...

 düşüncesi bile beni mutlu etti işte bu anın tadını çıkardım ...hayal kurmayı bu yüzden seviyorum mutlu oluyorum tek başımayken bile ...illa birileriyle yapmaya karar verip fırsat bulunamayan etkinlere gerek yoktur aslında ...bazen kararlaştırarak olur bazen de hadi dersin ...aslında en güzeli de budur o an olmak istediğin yere kimse gelmese de koşarak gitmek kendinden vazgeçmemekdir ...

 
  ve papatyalardan kendime taç yapsam en sevdiğim.
  ve bir avuç kelebeğe ömrümden bir gün teklif edip gökyüzüne bıraksam ...

27 Haziran 2012 Çarşamba

'ölüme' yazılan şarkılar vardır bilir misin
söylenen sözler ve son gülümsemeler ...
son sevişmeler
son sarılmalar ..
son baktığın yıldız son tuttuğun dilek
ve bir yıldız kaydı .
gözlerin dolmasın deme bana
sarılmıyorum kimseye ağlamaya meyilliyim dokunma bana
dokunma tadını çıkar sahte gülüşlerimin
dün yazdığım mutluluk mesajlarına selam söyleyin
dün içime çektiğim havaya kelebekler  bıraktım şimdi
gittikleri yere ömür katacaklar biliyorum .
kendi ömürlerinden saniyeler çalacaklara yüreklere 
kanatlarından beyaz tozlar atacaklar ellerine
yüzün yağmurlu bir pencere olacak dudakların kan kırmızı
İstanbul'u seyredeceksin
boğaza iç çekerek bakacaksın deniz mavisi olacak duvarların
kanatların kırık uçmak isteyeceksin .
yorulmaya yüz tutacak sesin
sen susmamaya direneceksin
konuştukça acıyacak boğazların
sesin incelerek yok olacak
ellerin titrediğinde son kez yutkunacaksın
ellerin düştüğünde son kez bir dalga gelecek
ve sen gideceksin

25 Haziran 2012 Pazartesi

sulu boya gibi olmalısın rengarenk yaşadıkça karışıp yeni renkler bulmalısın



Sevmem ben öyle iki şey arasında kalmaları ya beyazdır ya siyah net olmalı her şey buğulu camlar ardından kaç kere baktım hayata çok huzursuz o zaman her şey ağaçlar bile yerinde durmuyor kökünü dalını yaprağını çiçeğini toplayıp gel gidelim buralarda diyor onun olduğu yere gidelim … kendini büyütmeli insan büyümek dediğim yaşın güzelliğin değil … kalıplaşmışlıktan kurtulmalı sevmiyorsa bu dünyayı atmalı kendini buradan kovulmamalı kendi kendini atmalı . kendi dünyasına ..bir salıncak kurmalı orada lila renkler en beyazlar adsız renkler bulmalı kendi koymalı yeni isimler ve bir sallanan sandalyeden hayaller kurmalı kendi şehrinin ortasına orada uyumalı bazen orada büyümeli … herkesle olup tek yaşamayı öğrenmeli kendi ayaklarının üstünde durmalı .. yalnız ağlamak marifet değildir bağıra bağıra ağladığında kimseyi umursamamalı bazen … insanlar pasta kalıbına dökülmüş  fırına atılmış üstüne beyaz çikolata sürülmüş ve çileklerle süslenmiş çok lezzetliler ama aynılar … sen kendi ellerinden tutup çıkmalısın bazen o şehirden …başka dünyalara yerleşmelisin kimi zaman oralarda yaşayıp yenilikleri görmelisin … her şekli her şemali tanımalısın öğrenmelisin … adım attığın her yerde mutlu olmayı bilmelisin ve mutlu olacak sebepler bulmanın  o kadar da zor olmadığını bilmelisin ….papatya bahçelerinin ortasına oturup kendine taç yapmayı sevdiğini biliyorum onlarla süslemelisin saçlarını …rüzgar güllerini sevmelisin rengarenk olmalısın … çok gülersen de bir şey bulur bu dünya çok ağlarsan da sen aldırma sen sen  ol … boşver ne düşünürlerse düşünsünler çünkü nerede biliyorlar ki kendileri mükemmel mi ya da kime göre mükemmeller  ki … net ol .. camları sil yağmuru öyle izle ki doya doya kana kana iç  soğuk suları … bu gün çok güzel olacak senin için .. bu gün senin günün dün de senindi yarın da senin … sev çok sev …  ama mutlu ol mutlu et … birilerinin hayatlarını kısıtlamak için olma hayatlarında… bir şey sizi üzmeye kalktıysa ele ele tutuşup koşarak uzaklaşın o ortamdan sonra lafını bile etmeyin sımsıkı sarılın birbirinize ama dünya sadece size dönmesin … güvenin birbirinize sevmeden önce güvenin … öyle bir zaman ki insanlar birbirine haklı olarak güvenmiyorlar çünkü kollarında ağlayarak  gözlerinden dökülen kelimeleri buruşturup sokaklara atacak kadar insanımsı şeyler de var bu dünyada … bırak saçların savrulsun rüzgarda düzeltme … her fotoğrafa gülümse çünkü sana gülümsemek yakışıyor .. zorlaştırma işte hayatı  yaşa ...unutma ..canın yanacak bazen ama ‘gecenin en zifiri olduğu an güne en yakın olduğun an ‘ olacak bu sana hep umut olacak . herkese her şeyi söyleme haketmiyorlar biliyorsun .. ama herkesi dinleyebilirsin .. mutlaka bir şeyler öğretir sana .. en sevdiğin renk yap tüm şehri ışıkları kapandığında rengarenk olsun şehir o karanlıkta.. hep çalmak istediğin enstrümana hemen başla dinleme insanları yapamazsın derler genelde..dinleme tıka kulaklarını şarkı söyle … ve sen piyano sesine aşık kız sen şarkılar söyle yaz şiirlerini otur bulutlara dinlen biraz sonra şarkı söyle bazı şarkılarda dolsun gözlerin tutma kendini yağmur olsun gözyaşların biraz serinlesin ortalık sorun değil sonra gülümsersin zaten gökkuşağı olursun sen her yağmurun  ardından çıkarsın bir yerlerden … ..

sulu boya gibi olmalısın rengarenk yaşadıkça karışıp yeni renkler bulmalısın 

18 Mart 2012 Pazar

Geçiyor işte


Nasıl geçiyor günler diye sorma bana geçiyor işte

Günlere uyuyorum gecelere uyanığım
Karanlığı sevdiğimden değil de sessizlik
Hani tüm gece kendi nefesimi duyabilmek varya
Dinlediğin her  parça bir sana çalıyor
Senin yazdığın  senaryoyu oynuyor herkes …
Soğuk bir beni ısıtıyor…
Geceyi paylaşamamak değil …tek özlemim  susadığım nefesim…
Hani her yer bembeyaz ya ..
Ben sıcak odamın camından sokağı izlersem tüm buzlar erirmiş gibi geliyor
sokak lambaları nasıl dans ediyor özgürce
Bir bak sen de …
Bak ve benim gözlerimle yaşa bu geceyi..
Gökyüzü yıldızları gördüğüne öyle mutlu ki sanki bir  yaz gecesi her yerin beyaza boyandığı
Ve iki sevgili sanki gece ve beyaz …
Hiç farketmez kara kış…
Farketmez ki yağmış yağmur…
….

Şu şarkı Neydi?

Aslında uykumun çok olduğu doğru
başımı koysam
gözlerimin doluluğu içime aksa
belki kapatırım gözlerimi
rüya bile görebilirim belki de
seni özledim tam 21 dakika 54 saniyedir
denizi izlerken doldu en son gözlerim
gitmeyesim geldi yanından ...
...
ve yarın sabaha sana uyanasım geldi...
şu şarkı
kulağıma sözlerini fısıldadığın
ama adını hatırlamadığım ...
neydi ?


Çiçek gibi bir ay olsun diye

Yağmur yağıyor diye açtım camları,  Soğuk diye çıktım dışarı Bir bardak çay, yanında bir tutam çiçek , çayıma da bir dilim limo...